€ $ € r T ü r K I Spor, Video, Resim, Müzik, Film, Dizi, Forum, Haberler (---Yeni Dünyanız---)
  Tuva Türkleri
 



Tuva Türkleri kendilerini "Tıva" olarak adlandırır. "Tuva" kelimesinden hoşlanmazlar. Çünkü o kelimeyi Ruslar kullanmaktadır. Tuvaların menşei hakkında çeşitli görüşler vardır: "Tuva" kelimesinin III-IV asırlarda Çinin kuzeyinde büyük bir devlet kurmuş olan "Toba-Topalardan geldiği, günümüz Tuvaları arasında yaygın olan bir kanaattir. "Topa" Devleti ve kültürü hakkında en kapsamlı araştırmalar Sinoloji Doktoru W. Eberhand tarafından yapılmıştır: "Çin kaynaklarında Tabgaçlara "Toba" derler. Bunlar Çinli olmayan, yani yabancı bir kavimdir." Nitekim DLTde iki Tavgaç kelimesinden biri "Türklerden bir bölüktür." cümlesiyle açıklanmaktadır. Eberhard, aynı makalede "Toba" Devletinin Türk ve Moğol kavimlerinin karışımından müteşekkil 119 kabileden oluştuğunu yazar.

      Bugün "Tuva" (kendilerince "Tıva") olarak bilinen kelimenin 19. asırdan itibaren yazılı kaynaklarda geçtiğini biliyoruz. Bu kelime dışında Tuvalar çeşitli kaynaklarda; Soyon, Soyot, Uranhay, Uryanhay, Tuba kelimeleriyle anlatılmıştır. Aslında bütün bu kavramlar Tuvaların bir üst kimliğinin adı olarak kabul edilebilir. Günümüzde toplu olarak bu adla bilinen cumhuriyet insanları çeşitli boylardan, oymaklardan geldiklerini bilirler. Bu oymaklar çeşitli Uygur, Kırgız, Türkmen boylarından günümüze ulaşmışlar, ortak ad olarak da "Tıva" kelimesini kullanmaya başlamışlardır. Bu boyların bazıları şunlardır:

Bay-kara, Çoodu, Deleg (Telengit), Doñgak, Hertek, İrgit, Kırgıs, Küjuget, Maadı, Oorjak, Oyun, Sat, Salçak (Selçuk!), Sayan, Tumat, Toju, Todut; Uygur, Balıkçı, Kuskun, Höyük, Homuşku, Monguş, Ondar, Hovalıg, Hoyug, Sang, Oy-ondar, Kara-ondar, Darhat (Tarkat).
Günümüz Tuva Türklerinin yaşadığı toprakları üzerinde, tarih boyunca millet veya kavimlerin hakim olduklarını görüyoruz: M.Ö. III-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar, II.-V. yüzyıllarda İskitler V.-VIII. yüzyıllarda Köktürkler, VIII.-XVI. yüzyıllarda Uygurlar, IX-XIII. yüzyıllarda bugünkü Hakas ve Kırgızların ataları olan Yenisey Kırgızları, XIII.-XVI. yüzyıllarda Moğollar, XVII.-XVIII. yüzyıllarda Altın Hanlar-Cungarlar bu topraklarda hüküm sürerler. Aynı bölge 1717-1911 yıllarında Mançuryanın hakimiyetinde kalır. Tuva tarihinin günümüze ulaşan ve halkın muhayyilesinde yaşayan en önemli hadiselerinden biri 1883-1885 yıllarında cereyan eder.

      Bu tarihte Mançur (Çin) emperyalizmine başkaldıran Tuva kahramanlarının çoğu kısa sürede yakalanarak idam edilir. Kalan altmış kişi dağlara çıkarak iki yıl boyunca, koca imparatorluk ordusuya mücadelesine devam eder. Sonunda büyük bir güç üzerlerine gönderilir. Bugün "Süt Höl" olarak bilinen yerde kıstırırlar ve yakalanarak işkenceye tabi tutulurlar. Kafaları vücutlarından koparılır ve Tuva kültüründe kutsal kabul edilen aşıtlarda sırıkların üzerine geçirilir. Bu olay Kürşat ve kırk arkadaşının baş kaldırısının asırlar sonra yeniden tezahürü gibidir. Günümüzde bu altmış kahraman -Tuvalar onlara "Adnan Durgunnar" (Altmış Firari) veya "Aldan Maadır" (altmış Bahadır) adını vermiştir- hikayesi gerek, halk muhayyilesinde, gerekse tarihi kaynaklarda canlılığını korumaktadır.
1914-1921 yıllarında kısmen Rusların egemenliğinde kalan bölgede, 1917-1921 yılları arasında Çarlık Rusyası ile Bolşeviklerin iktidar mücadelesi görülür.

     "1921 yılının 14 Ağustos tarihinde Tıva Arat Respublika (Tuva Halk Cumhuriyeti) kurulur ve Tuvanın ilk anayasası kabul edilir. Anayasanın 1. maddesi "Tuva iç işlerinde serbest, dış işlerinde ise Rusyaya danışarak hareket eder." şeklindedir. Bağımsızlığını 1944 yılına kadar devam ettiren Küçük Tuva Cumhuriyeti, 20. asırda Türkiye Cumhuriyetinden sonra en fazla bağımsız kalan Türk Cumhuriyeti olma özelliğini göstermiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonra devlet başkanlığına Sodnam Balçır seçilir.

      Daha bu yıllarda, Sovyetler Birliğinin, çeşitli yollarla Tuvayı kendilerine bağlamak üzere çalışmalara başladığını görüyoruz. Şüphesiz bu yollardan en önemlisi: önce Moğolistanda, çünkü komünizm Moğolistana resmi olarak 1920li yılların ortalarında girmiştir, daha sonra Tuvada gençlerin komünist ideoloji doğrultusunda eğitilmesi olmuştur. Eğitilen bu gençler, ülkelerinde yeni açılan okullara öğretmen olarak atanmışlar, kısa süre sonra da yönetimde söz sahibi olmuşlardır.

      1930lu yılların sonunda komünist ideolojiyi savunanların ülke yönetimine tamamen hakim olduklarını görüyoruz. 1921 yılında Tar kurulduğunda: "Rusyanın işçi-çiftçi hükümeti Uryanhay (Tuva) Bölgesini kendi toprakları olarak görmemekte ve onu bu şekilde ilerde de görecek her hangi bir düşüncesi bulunmamakta" diye kutlama mesajı gönderen Sovyetler Birliği yönetimi, aradan 23 yıl geçtikten sonra bütün şartları lehine çevirmiş ve Tuva Hükümetinin 17 Ağustos 1944 yılında aldığı "Büyük Sovyet Devletinin idaresi altına girme isteğini" lütfen! kabul etmiştir. 11 Ekim 1944 yılında alınan bu kararla bağımsız Tar, "Sovyet Muhtar Bölgesi" olmuştur. Sovyetler Birliğine katılmak için en çok çaba sarf edenlerden biri olan Salçak, Toka Muhtar Bölgenin başına getirilmiştir. 10 Ekim 1961 yılında Tuva; "Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti" ünvanını alır. 1991 yılında Sovyetlerin çöküşüyle Tuva, 28 Ağustosta "Tuva Cumhuriyeti" adını alır. Şerig-ool Oorjak halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Aralık 1993te yapılan seçimlerde, Tuva Meclisine seçilen 32 parlamenterden, 28 tanesini Tuva kökenli adaylar kazanır. Tuva dili uzmanı olan Kaadır-ool Biçeldey, parlamento başkanlığına seçilir.

      Tuvada 21 Ekim 1993 yılında yeni anayasa kabul edilir. Bu yeni anayasanın 1. maddesi: "Tuva Cumhuriyeti Rusya Federasyonu terkibi içinde demokratik bir devlettir. Federasyon antlaşmasını bütün Tuva halkının referandumu gereğince değiştirme, kendini yönetme ve Rusya Federasyonundan ayrılma hakkına sahiptir." demektedir.



Kendi kültür ve inançlarına son derece bağlı olan Tuvalar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin çökmesinden önce de birçok vatanseveri komünist sisteme kurban vermiştir. 1930lu yılların sonu ile 1940lı yıllar ve 1950li yılların başında, idarenin tamamıyla komünistlerin elinde olmasından dolayı milliyetçiler; "eski sistem yanlıları", "Japon işbirlikçisi", "ispiyoncu", "zenginlerin ve din adamlarının taraftarı" "halk düşmanı" gibi çeşitli suçlamalarla idam edilmişler veya ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardır.

       Bu ağır cezalardan dolayı 1980li yılların sonuna kadar nisbeten bastırılan milliyetçi düşünceler ve bağımsızlık hareketleri; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğindeki gelişmelere parelel olarak yeniden ortaya çıkmıştır. 1989 yılının 12 Ekiminde Tuf (Tuvanın Ulusçu Frontuzu-Tuvanın Milliyetçi Cephesi)u kurmak için bir toplantı yapılır. Bu toplantıda Tufun programının hazırlanması, tüzüğünü planlaması ve kuruluş toplantısının yapılması kararları alınır. 18 Şubat 1990da bu toplandı gerçekleşir. Başkanlığa daha sonra yapılacak seçimlerde milletvekili olan ve parlamento başkanlığına seçilen Kaadır-ool Biçeldey getirilir. Tuvanın Milliyetçi Cephesi 1992 yılının 18 Ocakında yaptığı toplantıda ıdını "Bot-doğunnaan Tıvanın Ulusçu Namı=Bağımsız Tuvanın Milliyetçi Partisi" olarak değiştirdi ve Kalin-ool Küjüget başkanlığa getirildi. Bu parti etrafında toplanan Tuva milliyetçilerinden Sergey Bayır, İgor İrgit, Vaçeslav Salçak, Mergen Ayan-Ool, Andrey Şumov, Çısınmaa Bayındı, Segey Tumat Tuvanın bağımsızlığı için çaba sarf eden aydınlar olarak ilk akla gelenler.

      11 Mart 1990 tarihinde alınan kararla "Tuvaca" Tuva Cumhuriyetinin devlet dili olarak kabul edildi. Bu tarihten sonra okullarda eğitim ve öğretim dili olarak "Tuvaca" daha çok yer almaya başladı.

      1993 yılında kabul edilen yeni anayasa, Rusya Federasyonundan ayrılarak bağımsız bir cumhuriyet olma hakkını Tuva halkına verdi.Tuvada %70 nüfus çoğunluğuna sahip Tuva halkının bağımsızlık yolunda ilerlemesi daha çok ekonomik olarak kendine yeterli hale gelmesine bağlı görünmektedir.
Tuva Cumhuriyeti


Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk bir yapısı bulunan Tuva Cumhuriyeti; 49-45°-53.46° kuzey paralelleri ve 88.49°-98.56° doğu meridyenleri içerisinde yer alır. Güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, Doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda İrkutsk Oblastı, Kuzeyinde Krasnoyarsk Oblastı ve Hakas Özerk Cumhuriyeti, Batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlırdır. Ülkenin kuzeyini boydan boya çevreleyen Sayan Dağları; adeta Rusyayla doğal bir sınır teşkil etmektedir. Bu dağları aşma güçlüğünden dolayı, Sibiryanın hemen bütün yerlerine ulaşan demiryolu ağı Tuva Cumhuriyetine girememiştir. Ülkenin güneyinde ise Altay Dağlarının Doğu sınırı olan Tannu-ula sıradağları bulunur.

      "Ülke topraklarının %82si dağlık, %18i ise ovalarla kaplıdır. En yüksek silsile 3976 metreyle Möñgün Tayga (Gümüş Orman)dır". Dağlık bölgelerin büyük bölümü aynı zamanda ormanlarla kaplıdır.



Dili

Tuva Türkçesi, çeşitli Türkologların sınıflamalarında "d" grubu olarak adlandırılır. Bu adlandırma Eski Türkçede bulunan "d" sesinin Tuva Türkçesinde korunmasından kaynaklanmaktadır. Bu yönüyle Tuva Türkçesinin yaşayan Türk lehçeleri arasında Eski Türkçeye en yakın dil olduğu söylenebilir. Moğolların yüzyıllar boyunca Tuva topraklarına hakim olmalarından dolayı, yaşayan diğer bütün Türk lehçelerinden daha fazla Moğolca kelime, Tuva Türkçesine girmiştir. Moğolca kökenli kelime oranının Tuva Türkçesinde %30un üzerinde olduğu sanılmaktadır. Moğolca ve Türkçenin tarihte aynı dil ailesinin iki kolu olduğu düşünülürse, bu oranı biraz aşağılara çekmek mümkün olur. 20. asırda Tuvaların hayatı Ruslarla birlikte olduğundan, özellikle teknik terimlerde, Rusçanın büyük etkisi görülür. Buna karşılık Müslüman Türk topluluklarında rastladığımız Arapça ve Farsça etkisi, Tuva Türkçesinde yok denecek kadar azdır. Dini terimler daha çok Tibet ve Moğol kökenlidir.

      Tuvalarla bin yılı aşkın bir ayrılığımızın olduğu düşünülürse dilde farklılıkların bulunması normaldir. Farklılıklar, cümle yapısı veya eklerden ziyade, ses değişmeleriyle ortaya çıkmıştır. Buna rağmen, ilk söylendiğinde anlaşılan binlerce kelime Türkiye Türkçesiyle ortaktır. Bunlardan ilk aklımıza gelen birkaç kelime: ak, al-, arı, at, baş, başka, beg, bel, beş, bilek, bir, dağ, demir, dolu, dört, düş, dür-, inek, kara, karış, kulak, kes-, keski, kurt, süt vb...Bunun dışında binlerce kelime de sadece birses değişimiyle farklılaşmıştır. Bu tür kelimeler sadece İstanbul ağzını bilen biri için yadırganabilir, fakat Anadolu ağızlarını bilenlerce bir çırpıda anlaşılan kelimelerdir: aar (ağır), ool(oğul), daş(taş), dus(tuz), bus(pus), dilgi(tilki), dis(diz) vb...

       Bütün bunlara rağmen Tuva Türkçesinin; Çuvaş ve Saha lehçelerinden sonra Türkiye Türkçesine en uzak Türk lehçesi olduğunu söyleyebiliriz.Tuva Türkleri son zamanlara kadar, kendi yazılı dil ve edebiyatlarını 20. yüzyıldan başlatıyorlardı. Sovyetler çöktükten sonra, Tuvalı araştırmacılar eski Türk yazılı abidelerine en çok kendilerinin sahip çıkması gerektiği inancına vardırlar. Bu amaçla Köktürk bengü taşlarının okunuşunun yüzüncü yılı münasebetiyle, 1993 yılında büyük bir kurultay düzenlediler. Orhun abideleri Tuva Türkçesine aktarılarak "Kültegin-Burungu Türk Bijiktin Turaskaaldarı" (Kültigin-Eski Türk Yazılı Abideleri) adıyla 1993 yılında, Kızılda basılmıştır.

       Bilim adamları Eski Türkçeyle, Tuva Türkçesi arasındaki münasebeti daha fazla incelemeye başladılar. "Tuvada, diğer Türk dilli cumhuriyetler gibi, orta dereceli ve yüksek okulların programlarına Orhon-Yenisey bengü taşları adlı dersi koymak, okuma ve öğretim kitapları bastırmak bir gereklilik haline geldi."

      1920li yıllarda kendi alfabesi bulunmayan Tuva Türkleri; Moğol, kısmen de Rus alfabesini kullanmıştır. Tuva Cumhuriyetinde alfabe 1930 yılında Türkiye Türkçesinin alfabesi örnek alınarak hazırlandı. Latin kökenli Tuva harflerinin kullanıldığı bu alfabe, bağımsız Tuva Cumhuriyeti, Sovyetler Birliğine teslim olmadan önce Kiril alfabesine teslim oldu. 1941 yılında kabul edilen bir kanunla Kiril alfabesine geçiş kararı alındı. Günümüzde bu alfabe kullanılmakla beraber, yeniden Latin kökenli alfabeye dönüş de Tuva aydınları arasında tartışılmaktadır.

     Tuva sözü edebiyatı yüzyıllardır halkın hayatının bir parçası olarak süregelmiştir. Bu edebiyatta en büyük yeri şüphesiz kahramanlık destanları alır. Mısra başı kafiyeli ve bir müzik enstrümanı eşliğinde söylenen bu destanların çoğu derlenerek basılmıştır. 1930lu yıllarda başlayan yazılı edebiyat geleneği büyük ölçüde komünist ideolojinin etkisinde kalmıştır. Yine de Tuva Türklerinin hayatı, yazılan bu hikaye, roman ve tiyatro eserlerinde kendine yer bulur. Avcılık ve hayvancılık, toplum hayatını en önemli iki uğraş alanı olarak, edebi eserlerde geniş olarak işlenir. 1990lı yıllarda komunist ideolojinin ortadan kalkması, milliyetçiliğin yaygınlaşması ve bağımsızlık özlemleriyle birlikte edebi eserlerin muhtevaları da yeni hareketlere yönelmiş, toplumun komünist sistemce yok edilmeye çalışılan değerleri ön plana çıkmaya başlamıştır.

     Tuva Edebiyatçıları arasında; Salçak Toka, Monguş Kenin Lopsan, Kızıl Enik Kudaji, Viktor Kök-Ool, Salim Sürün-Ool, Stepan Sang-Ool, Yuri Künzegeş, Oleg Suvakpit, Ekatarina Tanova akla gelen ilk isimler olarak sayılabilir.












 
  eserturk.tr.gg  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol